Ağzına sçtığımın Ankara'sının serin ve yağmurlu havası, sana sesleniyorum. Birkaç gün içinde ortadan kaybolmazsan çok pis olur. Doğa ana, moğa ana demem, öldürürüm. Valla bak. Ne kadar deodorant varsa sıkarım hepsini, sonraaa, sabah akşam her yerde ışık açarım, sonraaa, ağaç keserim, fidan dikmem falan.. Yaparım yani bunları, tersim pistir bak.
Dün saatlerce top deptikten sonra, denk geldi, semt servisiyle gideyim dedim. Servis dediğim, öğrenci için olanlardan, EGO kartı basıyorsun yine. Bi güzelliği yok. Ama bir de personel için semt servisi var. İşte onlarda ne kart basıyorsun, ne para veriyosun, bayaa beleş beleş gidiyorsun. Ne güzel dimi? DEĞİL. Güzel falan değil. Güzelse personele güzel. Öğrenci adamı almıyorlar çünkü. Bi de niye öyleyse. Sonuçta "personel" dediğin insan haftalık ya da aylık neyse, devletten para alan adam. Öğrenci öyle mi? Kredi falan neyse de, maaşa bağlanma durumu olmadığından, garibandır öğrenci. Her yerde öğrenciye kolaylık tanınır falan. Ama Odtü'de ne hikmetse, personel beleş gidiyor, öğrenci kart basıyor. Odtü'ye yakışmayan hareketler bunlar.. (satırarasında rektöre gönderme)
Neyse işte. Dün gözümü kararttım, personel servisine bineyim dedim. Gittim, kalkmasına dakikalar kala "Ya bu mu gidiyor şimdi?", "Bizim oraya gider mi?", "Öğrenci alırlar mı ki?" sorularını art arda sordum ordaki bi adama. Adam ısrarla "Gider ama personel gider, sen gidemezsin, hehe ehe huhu" diye aşağılayıcı hareketlerde bulundu. Tersim pistir dedim ya. Çıkarttım ışın kılıcımı, yer misin yemez misin... Öyle olmadı tabi. Otobüsteki bi kadın, oturduğu yerden beni görüp aşağı indi. "Misafirim desek de mi almazlar yahu? Hohoy." dedi. Adam kalakaldı tabi. Yaa moruk, nolduu nolduu diyeceğidim. Demedim. Personel kadın, "Gel bin yavrucum" dedi. Nası bi anlık şefkatti, nası bi anaçlıktı, anlatamam..
Bindim tabi ben o kadının gazıyla. Şöförle sorun olmaması için de gittim en arkaya oturdum. Kendimi bir yandan mülteci gibi hissederken, "Ehehe ne güzel lan. Ressmen beleş gidicem eve haa" düşünceleri içindeydim. Şöförle girilebilecek dikiz aynası göz temasını önlemek için öndeki şişman ve yapılı adamın arkasına sığındım. Bir yandan "ehe"lerim devam etti. Bin atlı akınlardaki şen çocuklardan biri gibiydim.
Eve gelmeden bayaa bi önce, beni otobüse "misafirim" bahanesiye alan kadın ayaklandı. Belli ki inicek. "Hassktir" dedim, o inerse ne bok yerim şöför sorsa. İşte tam inmeden önce, kadın anne'liğin öylesine dibine vurdu, öylesine şefkatin allahını gösterdi ki.. Tam olarak şunu dedi; "Çocum, ben iniyorum. Eğer soran olursa, hani şöför falan sorabilir, Saniha teyzenin misafiriydim, dersin." Ta-tabi.. Tet-te-teşekkürler... Oha, dedim. Vay be. Bu kadar korumaç bir yabancı uzun zamandır görmemiştim. Kadın kanatlarının altına almıştı resmen. Hani ressmen o an "Anneeeaaaa!!" diye sarılıcaktım. Duygusal anlardı.. Geçti hemen. Mp3 çalarımı takınca, ne şöför kaldı ne de saniha teyze.
Evet, dün eve hiçbir sorun olmadan vardım. 3,4 lira verip 1 saatte geleceğim yolu; yarım saatte ve beleşe gelmiştim. Şöför falan da, kimse sormadı "Sen nöörüyon bu öğrenci halinle?" diye. Evin önündeki durakta servisten inip, birkaç adım atıp, bütün bunları fark ettiğimde dünyanın en mutlu insanı oldum. Allahım, ressmen havaya uçucaktım mutluluktan. Ama ne tesadüftür ki, o da 10 dakikaya kalmadan geçti.
Buradan, maaşlı personeline beleş ulaşım hizmeti verip, çulsuz ve abeci öğrencisine ucundan koklatmayan zihniyetteki Odtü yetkilisinin de deli gibi kulaklarını çınlatıyorum. Düşsün lan kulakların. Bir de tabi, bu yazıda selamı hak eden kişi, duyarlı personel, Saniha teyzeye selam olsun.
çalınan adres : http://dacederki.blogspot.com/2009/05/personel-servisindeki-abeci.html
çalınan adres : http://dacederki.blogspot.com/2009/05/personel-servisindeki-abeci.html
Yorum Gönder