Tek Rakibim Yeni Adana
20:12
Ne zamandır otobüs yolculuğu yapmıyordum Ankara-Adana arasında. Kısmet bugüneymiş. Sabah saat 9 buçuk otobüsüne yetişmek için Ceyhan otogarındaydım, oradan bir buçuk saat kadar sonra da Adana Merkez Otogarı denen heybetli terminalde..
Ceyhan otogarı bir ilçeye göre fazla büyücek bir yer. Modern baya binası. Zaten yeni yapılmadı mıydı o? Evet, yeni yapıldı o, ondan öyle. İşte biz de o yeni yapılan moderin garajda bindik otobüsümüze, saate baktım, 9:25'ti. Ucu ucuna gelmişiz lan dedim. Oturduk öyle 5-6 dakika otobüsün içinde. Bizden başka birkaç yolcu daha serpişti. Ceyhan ilk kalkış yeri olmasına rağmen (benim bilgim bu yönde) oradayken bile uyuyan yolcular vardı ki, içimden katmerli bir oha dedim. Öyle diyince ağzım burnum tükürük oldu, bir yutkunuverdim.. Benim böyle çevreyi kontrol ettiğim sırada kaptan bindi otobüsü sallaya sallaya. Evet, kaptan hafif şişmandı. Hatta hafif mafif değil, bayaa ayı gibi adamdı işte. Belli ki bir "sabah adanası" götürmüştü kaşla göz arasında.. Sayabildiğim kadarıyla 6 yolcu, 1 muavin ve 1 kaptan pilotla, otobüsümüz Adana Merkez Otogarı'na giden yolu arşınlamaya hazırdı. Diğer bütün otobüsler gibi geri geri çıktı terminalden, ağır manevralar, bilmemneler..
Yolculuktan önce, kitap alsam diye düşündüm. Ama hemen bu kararımdan vazgeçtim. Son bir buçuk-iki yıldır kitap yüzü açmamış bir adamın otobüs gibi "pısst! pısst!" diye bir sağa bir sola yatan devasa bir yapıda kitap okuması elbette imkansızdı. Zaten hep yaptığım şey eskiden, yanıma bi kitap alıp asla okumamaktı. Ben böyle "Alsa mıydım ki lan?" düşüncelerindeyken, otobüsün "Adana Merkez Otogarı" yazan görkemli bir beton kapıdan girdiğini fark ettim. Öyle büyükten hallice bir kapı olunca insan, otogarı da haliyle Tac Mahal gibi bir şey bekliyor. Öyle olmadı. Skindirik bir terminaldi işte. Neyse, otobüs pıst pıst diye yanaştı kenara, yarım saatlik molayı değerlendirmek üzere aşağı indim.
"Uykusuz", "Goal" gibi bir takım mecmualar aldım. 6 buçuk saatlik yolda, çoğu zaman çoğu yerini okumadan koca bir ayı tamamladığım Goal dergisini bile sayfe sayfa, satır satır bitirmişken Uykusuz'un halini siz düşünün artık. O kadar çok okudum ki bunları, tabiri caizse yedim hapır küpür, arkadaki Afro-Adanalı kıro bir kızdan (kıro kızlara duyulan nefret - akabinde "ıyy") çok okuyor olmamla ilgili bir tepki geldi. "Bunlar da ohumaya amma da merahlılar haaa, heheeh!" gibilerindendi. Gerizekalı kız, yanındakine bunu sessiz söylediğini sandı. Duymamışa, salağa yattım ben de. Kıro kızlarla girilen muhabbetten sağ çıkamadığım, tüm dünya halkları tarafından bilinen bir konu. Bu tür muhabbetlerin mevzusunu ileriki yazılardan birinde aktaracağım detaylıca. Neyse.
Muavin sıfatlı, turuncu papyonlu şahıs da değil otobüse, en dandirik otomobilde bile muavinlik yapacak tıyniyette(?) değildi. Turuncu çakma papyonunun aksine, suratında "hmunagodumun yolcuları, kalkın kendiniz alın lan kaavenizi çayınızı! sktiğimn hemşerileri!" ifadesi asla bozulmuyordu. Bu da benim gibi, bu tür hizmet alanlarında hizmete tabi olmayı beklerken strese giren birinin iyice gerginleşmesine yol açıyordu. "B..Ben bi nescafé alabib..bilib..bilir miyib?" İşte şimdi bir Ersin, bir Sinan gibi çizebilmeyi isterdim (ne sinanı lan, banane sinandan, savaşsın o rusyada finlandiyada, peeh); zira tam bu satırda araya giren çizimle pekişebilecek bir sahneydi. Onu da siz değerli okuyucuların hayalgücüne bırakıyorum..
Muavin bir ara Tv açmaya yöneldi. Gene abuk bi Jackie Chan ya da Jet Li filmi koyacak sandım. Meğer artık otobüslerde uydu TV varmış, onu açtı (uydu olduğunu, tünele girince "sinyal yok" yazısı çıkmasından anladım). Gerçi o embesil muavin, abuk bi film koymasa da, başka abuk sabuk bir davranış sergiledi ve Tv açıp, zapladı zapladı; keyfine göre bir şey bulamayınca sesini iyice kısıp radyodan türküye devam etti. Zurnalı falan hani. Tv de açık bir yandan ama. "Senin yapacağın işe küfrediyorum" diyip küfrettim. Uyudum.
Sonra Ankara'ya geldik zaten. Bir hışımla ayak bastım İç Anadolu'nun buğday ambaritosu topraklarına. Keyiflendim. Daha da anlatacağım çok şey çıkıyordu aslında, ama yazı uzadıkça uzuyor azizim, tutamıyorum. Ben iyisi mi gideyim, yarın başka konularla geleyim. (3 vakit filan yok, direk yarın inşallah) Okuyan herkesi öpüyorum. Mutlu kalın.
(not: aytaç durak'ın son 5 başkanlık dönemi içinde bir skim yaptığı yok. bunu da keşfetmedim değil yani. not2: fotolar da adana terminalindendir, ama ben çekmedim tabi)
Yeni Adana; Adana-Ankara 11:00 otobüsü yolcularından; 21-22 koltuklarından koridor olanı.
Yorum Gönder